Türk Kütüphanesi

Osman Bey (Osman Gazi)






Saltanatı: 1299- 1326 (27 yıl)
Padişahlık sırası: 1
Doğum tarihi  : Söğüt, 1258
Ölüm tarihi : Bursa , 1 Ağustos 1326 (6
yaşında)
Önce : Ertuğrul Gazi
Sonra : Orhan Gazi
Soyu : Osmanlı Hanedanı
Babası  :Ertuğrul Gazi
Annesi  :Hayme Hatun
Dini :İslam



Osman Bey , Osman Gazi , I. Osman El
Gazi ya da Ataman Bey ( Osmanlı
Türkçesi: ﻋﺜﻤﺎﻥ ﺑﺎﮎ , Osman Bey ) mahlasıyla
Fahrüddin veya Osmancık (1258, Söğüt –
1 Ağustos 1326, Bursa ) Osmanlı Beyliği ve
Osmanlı Hanedanı 'nın kurucusu ve beyliğin
ilk padişahıdır .
1299 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin
uçbeyi olmaktan çıkıp bağımsızlığını ilan
etmiştir. Moğol istilalarından kaçan
Müslümanların, beyliğine sığınması ile
siyasi ve askeri gücü artmıştır. Çöküş
döneminde bulunan Doğu Roma
İmparatorluğu'ndaki karışıklıkların da
etkisiyle kısa sürede Anadolu ve Doğu
Roma'nın hakimi durumuna gelmiştir.
Öldüğü zaman beylik, Eskişehir ile Bursa
arasındaki topraklarda hüküm sürüyor,
Doğu Roma İmparatorluğu 'na ait İznik ve
Bursa'yı abluka altında tutmaktaydı.



İlk yılları
Osman Bey (bazı kaynaklara göre Orhun
Bey) [2] , 1258 yılında Söğüt'te doğdu. [3]
Yaşamının erken dönemleri hakkında
güvenilir kayıtlar yoktur. Osman Bey'in
soyuna ve boyuna ait bilgiler gelenekseldir
ve en eskisi ölümünden 100 yıl sonra
yazılmıştır. Bu eserler arasında en eskiden
başlayarak Ahmedî (ö. 1414), Dâstân ve
Tevarih-i Mûlûk-i Âl-i Osman' , Şükrullah
(ö. 1464), Behçetu't-Tevarih ve
Âșıkpaşazade (ö. 1481), Tevarih-i Âl-i
Osman adlı eserler isimlendirilebilir.
Dönemine ait tüm çağdaş eserler büyük
ölçüde 1422 ya da hemen sonrasında
tarihlendirilen ve artık mevcut olmayan
(ama özgün bir metinden türemiş oldukları
iddia edilmektedir. 



Babası Ertuğrul Gazi (bazı kaynaklara göre
Erdoğdu Bey) Batı Anadolu’da Söğüt ]
Ovası ile Domaniç Yaylasında yaşayan
Oğuz Türkleri'nin Bozok boyunun Kayı
kolundan olan büyük kalabalık bir obaya
başkanlık etmekte idi. Osman Gazi onun
küçük oğlu idi. Tarihçi İbni Kemal (ö.
1534) Tevarih-i Al-i Osman adlı eserinde
Ertuğrul Bey'in Anadolu'ya (Rum'a)
geldiğinde iki oğlu bulunduğunu, Söğüt'te
göçebe yaşamının sürdürürken 1254'de
(hicri 652'de) "aslan yapılı ay yüzlü"
küçük oğlu Osman'ın doğduğunu bildirir.
[5] Halk söylentilerine göre annesi (ya da
babaannesi), Hayma Ana 'dır. [6]
Yine tarihçi İbni Kemal, Osman'ın
gençliğinde "yiğitler arasına girdiğini" ve
"vurmada tutmada ve durmada ve
oturmada herkesi kendini uydurduğunu"
belirtir ve kardeşlerden en küçüğü olmakla
beraber "şimşir (kılıç) ve tedbirle
cümlesinden evvel olduğunu" bildirir. [5] Bu
anlatımın Oğuz destanınin temalarına
benzer şekilde işlenmiş olduğu barizdir.
[3]
1281 yılında 23 yaşında iken Kayı
Boyu'ndan Ömer Bey'in kızı Malhun Hatun
ile evlendi. Bu evlilikten daha sonra
Osmanlı Devleti 'nin başına geçecek olan
Orhan Gazi doğdu.
Daha sonra Şeyh Edebali'nin kızı Bala
Hatun ile evlendi. Bu evlilikten de Alaeddin
Bey dünyaya geldi.


Beyliği eline geçirme çabaları;

1281 yılında babası Ertuğrul Bey 90
yaşlarında iken ölmüştür.
Birçok tarihcinin anlaştığı görüşe göre,
Kayı aşireti beyliği için beylik görevi
değişmesi barışçıl olmamış ve beylik
görevini üzerine alabilmek için Osman
Gazi yakinları ile "taht mücadelesi"
yapmıştır. Bu mücadelenin kimle yapıldığı
ve nasıl geliştiği tartışmalı olup değişik
tarihçiler değişik anlatımlarda
bulunmaktadırlar.
Bu anlatımlardan çokca sayıda taraflısı
olan birisine göre, Osman Gazi amcası
Dündar Gazi ile beylik için çatışmaya
girişmiştir. Bu anlatıma gőre Dündar Bey
Kayı boyunun ilerigelen uluları tarafından
tutulmakta ve aşiretin genç yiğitleri ise
Osman Bey'i desteklemekteydi. Bu
çatışmanın ne kadar sürdüğü ne türlü
devam ettiği bilinmemektedir. Fakat
çatışma sonunda Osman Bey galip gelmiş
ve düşmana karşı yapılan akınlara karşı
çıktığı bahanesi verilerek yaşlı Dündar
Bey'i bir ok atımı ile öldürmüştür. Bundan
sonra Osman Bey Oğuz töresine uygun
olarak Kayı Aşiretine baş ve buğ olmuştur.
[3]
Alternatif bir anlatım olan Hacı Bektaş'ın
"Vilayetname" eserinde ise Osman'ın
beyliğe geçme anlatımı değişiktir. [7] Kayı
boyu aşireti Sultanönü ve civarına
yerleştikten sonra önce amcası Aydoğmuş
ve sonra babası Erdoğdu (Ertuğrul) Bey
beyliklerinden daha sonra da küçük
amcası Gündüz Alp Kayı beyi olmuştur.
Osman Gazi bu sırada çevresindeki aşiret
yiğitleri ile yerel Bizanslı Yarhisar, Bilecik,
İnegöl, İznik yörelerine akınlar düzenmeye
başlamıştır. Bizanslı Bursa Tekfuru
Konya'da bulunan Selçuklu sultanı III.
Alaeddin Keykubad'a elçiler gönderip bu
akınlardan şikayet etmiştir. Selçuklu
Sultanı ise Gündüz Alp'a haber göndererek
akınları düzenleyen yeğeni Osman Bey'i
yola getirmesini istemiştir. Gündüz Alp
Osman Beyi yakalayarak yiğitleri ile
birlikte Konya'ya III. Alaeddin Keykubad'a
göndermiştir.
Ancak Selçuklu Sultanı Osman Gazi'yi
beğenip el ve onay alması için onu Sultan
Karahöyük'te bulunan Hacı Bektaş Veli'ye
yollamıştır. Hacı Bektaş Osman'ı büyük bir
misafirperverlikle karşılaşmış, ve tekbirle
kendi tülbentini onun başına dolayıp sanki
ona taç giydirmiştir. Osman Konya'ya
dönerken Hacı Bektaş onunla Sultan'a
hitap eden Osman'ı öven bir mektup da
göndermiştir. Selçuklu Sultanı bu mektubu
okuduktan sona "buna yüce bir mansıp
veresuz" dediği bildirilir. Osman Gazi
Sultanönü ucunun merkezi olan Söğüt'e
döndükten sonra Selçuklu Sultanı ayrıca
"altun başlı sancak" ve "tablhane (mehter)"
gönderip onu ödüllendirmiştir. Bu öykü
Vilayetname yanında Yazıcizade'nin
Selçukname adlı eserinde de tekrar
edilmektedir. [8] Birçok tarihçi bu
ödüllendirmeyi uçbeyliğine istiklâl
verilmesi olarak kabul etmektedir. [3] Hacı
Bektaş Vilayetname eseri Gündüz Alp ile
Osman arasındaki ilişkilerein sonradan ne
olduğunu kapsamamaktadır. Birkaç tarihçi
Osman Bey ile kardeşi Gündüz Alp'ın
arasında çatışma olduğu ve bu çatışma
sonunda Gündüz Alp'ın öldürülerek Osman
Bey'in uçbeyi olduğunu kabul etmektedir.
Fakat diğer bazı tarihçiler ise Gündüz
Alp'ın bey olmasını ve Osman Bey ile
Gündüz Alp mücadelesini tümüyle hiç
olmamış gibi bir kenara bırakmaktadırlar.
Yine bazı tarihçiler Gündüz Alp'ın
"Domaniç Muharebesi"'nde şehit olduğunu
bildirirler. Bu tarih karmaşasında bazı
tarihçiler ise Osman Bey ile Dündar Bey'in
mücadelesinin olmadığını ve bu mücadele
anlatımının Osman Bey-Gündüz Alp
mücadelesine atıf ettiğini kabul ederler.
Daha yeni ve inanılır kaynak bulunmadan,
bu değişik hatta birbirleri ile zıt olan
anlatımlardan çıkartılabilecek en uygun
sonuç Osman Bey'in babası Ertuğrul
Bey'in yerine geçmesinin bir barışçıl
hükümdarlığa çıkma olmayıp bir "taht
mücadelesi" sonucu ortaya çıktığıdır.


Bitinya bölgesinde Bizans yerel
güçleri ile mücadele ile genişleme;
 
Osman Gazi 1280'lerden 1300'e kadar
uzayan yaklaşık 20 yıllık Osmanlı
devletinin doğuş süreci evresinde
toplumasal düzeni çok karışık Bitinya
bölgesinde (yani günümüzdeki Bursa -
Bilecik -İznik yörelerinde) sanını korumak
ve ufak uçbeyliğini güçlendirmek için bir
dizi yerel çatışmalar yapmıştır. Bu
çatışmalarda gaza yoldaşı olan Samsa
Çavuş,, Konur Alp, Akçakoca, Aygüt Alp,
Gazi Abdurahman gibi diğer "alp" beyler ve
bunların idaresindeki akıncı birliklerden
destek alıp faydalanmıştır. Osman Gazi'ye
dinsel ve moral desteği ise Ahiler
vermiştir. Özellikle Osman Bey'in Bala
Hatun adlı kızıyla evlendiği kayınbabası
Eskişehir ahılerinin İtburnu şeyhi olan Şeyh
Edabalı devamlı danışmanlık ve destek
sağlamıştır. [3]
Osman Gazi ilkin 1283'de İnegöl tekfuru
Nikola ile yaptığı "Ermenibeli
Muharebesi"'de yenik düşmüştür. Bu
muharebede kardeşi Saruhan'ın oğlu olan
yeğeni Bay Hoca şehit olmuştur. 1284'de
Osman Bey 300 kişilik bir güçle İnegöl
yakınlarındaki Emirdağı eteklerinde
bulunan "Kulaca Hisar"'a bir gece baskını
düzenlemiş ve bu kaleyi eline geçirmiştir.
Bu Osmanlıların ilk kale fethidir. [3][9]
1286'de ise Osman Bey ile Bizanslı İnegöl
Tekfuru ile Karacahisar (Malachiya)
Tekfuru'nın birleşik yerel kuvvetleri
arasında Ekizce mevkiinde "Domaniç
Muharebesi" yapılmıştır. Osman Bey bu
muharebeyi de kazanmıştır ama kardeşi
Saruhan (bazı kaynaklara göre Gündüz
Alp) bu muharebede şehit olmuştur. Bu
galibiyet sonunda Karacahisar Osman Bey
eline geçmiştir. Bundan sonra Osman
Gazi, müteffikleri ile birlikte akınlar yapma
stratejisini uygulamaya başlamıştır.
Mudurnu yakınlarında yerleşik Samsa
Çavuş ve kardeşi Satılmış ve Harmankaya
(Priminos) Tekfuru Köse Mihal güçleri ile
birlikte Sakarya Nehri vadisinde Sorkun,
Taraklı Yenicesi ve Göynük taraflarına
akınlar yapmışlardır. [3]
1298-1299 yıllarında Osman Gazi'nin
yükselişinden rahatsız olan ve tehlikeyi
önceden sezen Bilecik (Belekona) Tekfuru,
Yarhisar tekfurunun kızı ile evlendireceği
oğlunun düğününe Osman Gazi’yi de
çağırarak ona pusu kurup öldürmeyi
amaçlamıştır. Fakat Osman Gazi’nin dostu
olan ve Bilecik Tekfuru ile aralarından
düşmanlık bulunan Harmankaya Tekfuru,
bu tuzağı Osman Gazi’ye haber vererek
onun tuzağa düşmesini engellemiş ve oyun
içinde oyun diye adlandırılan bir taktikle
bu kenti almıştır. Bu "oyun içinde oyun"
taktiğine göre Osman Gazi kırk yiğitine
kadın giysileri giydirek (tarihçinin anlatımı
ile "bir nice gaziları da baş bezleriyle avrat
donuna koyup) Bilecik kalesine sokmuş ve
diğer taraftan keçelere bürünerek öküz
sürüsü içinde kaleye gelip kapılardan giren
yiğitler de bunlara destek sağlayarak
Bilecik kalesini eline geçirmiştir. Bu
anlatım Osmanlı tarihçilerin Osman Bey
dönemi için anlattıkları masalsı mitlerin
ilkelerinden olmuştur. Aynı kampanyada
Osman Bey Yarhisar'dan çıkan yola çıkan
düğün alayı koruyucu güçlerini "Çakır
Pınarı" mevkininde alt etmiştir. Bu gelin
alayında bulunan Yarhisar tekfurunun kızı
olan Holofira ( Nilüfer Hatun ) adlı gelin ise
Türklerin eline geçerek Osman Gazi’nin
oğlu Orhan Bey’le evlenmiştir. Bu
çatışmalar sonunda Bilecik tekfuru
öldürülmüş; Bilecik ve Yarhisar kaleleri
Osman Bey eline geçmiştir. [3]
Aynı dönemde (1298-1299 yıllarında)
Turgut Alp İnegöl kalesinin kuşatmış ve bu
kalenin de |Osmanlı beyliği eline
geçemesini sağlamıştır.


Beyliğin kurulup istiklâlini
kazanması ve yerel Bizans
güçlerine karşı savaş ve fetihler;
 
Osman Gazi'nin hangi tarihte, ileride
Osmanlı Devleti olacak üçbeyliğini kurduğu
tarihçiler arasında tartışmalıdır. Kulaca
Hisar ve Karacahisar kalelerini fetihleri
takiben 1299 yılında İnegöl 'ü alması
Osmanlı Devleti 'nin kuruluşu olarak kabul
edilir. Birçok tarihçi 1299 yılında Anadolu
Selçuklular Devleti'nin yıkılışı ile Osman
Gazi'nin, Anadolu’nun diğer Türk beylikleri
arasında istiklâlini ilan ederek, Osmanlı
Devleti’ni kurduğunu kabul ederler. Diğer
tarihçiler 1299'da Anadolu Selçuklu
Sultanı II. Gıyaseddin Mesud 'in Osman
Gazi'ye tabl ve bayrak göndermiş olduğunu
ve bu tabl ve bayrak ödülleri ile üç
beyliğine senbolik olarak istiklâl verdiğini
iddia ederler.
Bir ipekçilik ve demircilik merkezi olan
Bilecik kalesinin eline geçmesi ile Osman
Gazi'nin yetmiş yıllık hayatının üçüncü
evresine girmiş olduğu tarihçilerce kabul
edilir. Bu hayatının bu evresinde de
savaşlar önemli roller oynarlar. [7]
Bu evrede ilk başarı Köprühisar'ın beylik
güçleri eline geçirilmesi ile başlamıştır. Bu
dönemde hedef önemli bir Bizans şehri
olan ve Üçüncü Haçlı Seferi'nde Latin
Haçlılerin ele geçirdikleri
Konstantinopolis'e karşı Doğu Roma/
Bizans İmparatorluğu direniş merkezi olan
ve 1261'de tekrar Konstantinopolis'i eline
geçirip imparatorluk kuran ve o zamanlar
hâlâ imparatorluk tahtında bulunan
Palaiologos Hanedanı 'nın merkezi sayılan
İznik idi. İznik Golü'nün doğusunda
bulunan İznik şehrine karşı olamak üzere
golün batı kısmına 1301'de Türkmen
nüfuslu Yenişehir, Bursa kurulmuştur.
Osman Bey Yenişehir'i beylik merkezi
yapmıştır.
Tarihçi Mehmet Nesri'nin 1500'lerde kalem
aldığı tarihe göre [10] aynı yıl Osman Bey
adına ilk hutbe Şeyh Edebali'nin
müritlerinden olan Karamanlı Dursun
Fakih tarafından Karacahisar'da bir
kiliseden çevrilmiş olan camide verilmiştir.
Osman Bey beyliği arazisini Oğuz türesine
uyarak yakın akraba ve silah arkadaşların
"dirlik" olarak vermiştir. Böylece Eskişehir
kardeşi Gündüz Bey'e, Karacahisar oğlu
Orhan Bey'e, Yarhisar Hasan Alp'e ve
İnegöl Turgut Alp'e verilmiştir



Bizans merkezi güçleri ile de
mücadeleler:
Osman Gazi'nin ve "Alp"'ler komutanlıkları
altındaki uçbeylik akıncı orduları 1299'a
kadar yerel Bizans silahlı milis güçleri ile
çatışmışlardı. Bizans imparatoru II.
Andronikos Palaiologos 'un imparatorluk
döneminin çok kuşkulu bir sırasında
Türkmen beyliklerinin imparatorluğuna
olan tehdidini anlamıştı. O yıl ortak
imparator olan Mikail komutasında
bulunan bir merkezi Bizans ordusu
günümüz Germencik kasabası yakında
bulunan "Menderes Magnesia"sı mevkinde
bir Türkmen ordusuna yenilip Bizans
komutanı esir olamaktan komutasının
bırakıp kaçarak zor kurtulmuştu.
Bundan birkaç hafta sonra 17 Temmuz
1302'de Bizans Bursa valisi Orhaneli
(Atranos), Kite, Kestel tekfurlarının yerel
Bizans kuvvetleri ile Konstantinopolis'den
gemilerle gönderilen ve Yalakova'da sahile
çıkan çoğu Alan kaviminden paralı
askerlerinden oluşan bir karışık düzenli
merkezi Bizans birliği Osman Bey'in eline
geçirdiği İznik şehrini geri almak hedefiyle
(günümüzde Yalova yakınlarında bulunan)
Yalakova adı verilen düzlükte ilerlemekte
idiler. Hedefleri İznik yönünden gelecek
Türk tehdidine karşı kıyıya inen Yalakdere
vadisinden geçen yolu tıkamak ve sonra
bu vadiden ilerleyerek İznik'i geri almaktı.
Komutanları 2.000 askerlik merkezi Bizans
birliği "Heteriarkos (Muhafız Komutanı)
Muzalon" idi. [11] Osman Bey kuvvetleri ise
Bizans güçlerinin karaya çıktığı haberini
almışlardi ve Bizanslıların Yalakdere'den
güneye ilerleyip İznik'e gitmelerini önleyip
onları durdurma hedefini seçmişlerdi.
Osman Bey komutasındanki 5000 kişilik
karışık Türkmen piyade ve süvari birliği
Yalakdere içinden sahile Yalakdova'ya
hızla indiler ve saldırıya geçtiler. Bizanslı
komutan Muzalon bunu beklemiyordu ve
Osman Bey'in birliği ile karşılaşması,
onların ani saldırısı bir baskın havası
yaratmıştı. İki ordu böylece İzmit
Körfezi’nin güney kıyılarındaki kıyı
ovasıyla, İznik’ten gelen kara yolunun kıyı
ovasıyla birleştiği bir noktada bir
muharebeye giriştiler. Bizans paralı
askerlerinden olan Alanlar bir karşı saldırı
düzenleyip Bizans mılıs ve merkezi piyade
birliklerinin geri çekilip mümkünse yeniden
toplanmalarına fırsat verdiler. Şiddetli bir
mücadele olmakla beraber yaya yerel ve
merkezi Bizans askerleri fazla dayanma
güçleri olmadı ve toplanıp karşı saldırıya
geçeceklerine paniğe kapılıp düzensiz
olarak geri çekilmeye başladılar. Böylece
sayıca da üstün olan Osman Bey ordusu
bu muharebeyi galip bitirdi. Sonuçta, yerel
Bizans orduları panik halinde ama pek
fazla zayiat vermeden Bizanslılar elinde
bulunan İzmit (Nicomedia) şehrine
kaçmayı başardılar. Merkezi Bizans
düzenli birlikleri ise paralı askerler olan
Alanlar’ın koruması ile hâlen kıyıda
bulunan gemilere binip Konstantinopolis'e
kaçtılar. [12][13] .
Tarihçi Halil İnalcık 2009'da verdiği bir
konuşmada Osmanlı beyliğinin devlet
niteliğini 1302 yılında Yalova yakınlarında
merkezi Bizans ordu güçleri ile yapılan
Bafeus Muharebesi 'ndeki Osman Bey'in
galibiyetinden sonrası kazandığını iddia
etmektedir. [14][3] .
Bu muharebenin yapıldığı mevkii
günümüzdeki Yalova iline bağlı Hersek
Köyü topraklarındadır. Bu muharebeye
günün Bizanslı tarihçisi olan Yorgi
Pachymeres yazdığı kronolojik tarihinde
Yalakdere içindeki Bizans karakolu olan
Bafeus/Çobankale'ye atıfla "Bafeus
Muharebesi" adını vermektedir. Bazı
Türkçe tarihçiler de bu muharebeyi
Yalakderesi vadisinde bulunan küçük
Bizans karakol merkezi olan Bapheus'un
Türk ismi olarak "Çobankale Muharebesi"
adını verirler. Fakat diğer bazı tarihçiler,
özellikle 19. ve 20. yy başlarından
Osmanlı tarihi yazanlar, başta Joseph von
Hammer-Purgstall [15] ve Ahmet Refik
Altınay [16] olmak uzere isim karışıklığı
içindedirler ve bu muharebeye "Koyunhisar
Muharebesi" adını vermektedirler.
Bu muharebede Osmanlı tarafında Osman
Bey'in yeğeni olan Aydoğdu'nun şehit
olduğu belitrtilmektedir. [3] Bafeus Savaşı,
düzenli merkezi Bizanslı ordusu ile
Osmanlı uçbeyliği ordusu arasındaki
yapılan ilk savaştır.
Bu muharebeden sonra Marmara
Denizi'nin güney kıyılarına Osman Bey'in
ordularının hücumuna açık kaldı. O yıl Kite
Hisarı, Orhaneli (Atranos) ve Ulubat Gölü
içinde bulunan Alyos adası Osmanlı;lar
eline geçti. Kite Hisarı'nın Rum komutanı
direnişe geçmişti ve kale Osmanlılara eline
geçince Aydoğdu'nun öcünü almak için
öldürüldü. Osman Bey'in ordusu ta Ege
Denizi'nde Edremit'e kadar gitme imkânı
bulunduğunu Bizans Imparatoru da
anlamıştı. [7] Osmanlı güçleri bu bölgede
bulunan müstahkem mevkileri almaktan
ziyade etrafta bulunan ziraat arazizini
işleyen köylere ve köylülere akın yapmayı
tercih etmişti. Bu kırsal güney Marmara
bölgesinde panik yaratmış ve Rum
köylülerinin göçe başlamalarına neden
olmuştur. Günün Bizanslı tarihçisi Yorgi
Pachymeres Bizans kırsal arazilerinden
yaşayan köylülerin başlattıkları büyük
göçü ve bu göç hareketinin ortaya
çıkardığı zorlukları kitabında anlatmıştır

Bafeus Muhaberesi sonucundan sonra
Bizans Imparatoru Osmanlıları ve diğer
Türkmen beyliklerini Batı Anadolu'dan
atmak hedefiyle çok daha rizikolu politika
uygulamaya karar vermiştir. Akdeniz'de
çapulcuğu, eşkıyalığı ve korsanlığı ile ün
yapmış Roger de Flor 'u ve onun komutası
altında bulunan paralı askerler birliği olan
Katalan Bölüğü'nün Sicilya'da kontratı
bitince Anadolu'ya gelmek için teklifi kabul
etmiş ve onları Konstantinopolis'e davet
etmiştir. Çoğu Katalonyalılardan oluştuğu
için Katalan Bölüğü adını alan bir paralı
askerler birliğinin askerleri ve yanlarında
bulunan aileleri ile 1 Eylül 1302 de 31
kadırga ve yardımcı yük gemileri ile Haliç'e
gelmiştir. Bu birliğin, yarısı ağır zırhlı
süvari olan 2.500 kişilik paralı askerden
oluştuğu bildirilmektedir. Bizans
İmparatoru II. Andronikos Palaiologos
Katalan Bölüğü'nü kendine daha bağlamak
için kızını birlik komutanı Roger de Flor ile
evlendirmiştir. 


Roger de Flor ve Katalan Bölüğü önce
Cenevizlilere karşı Konstantinopolis'te
gözdağı vermiş ve Kapıdağ
yarımadasındaki önemli Kzykus şehrini
kuşatmaya almış olan Karesi Beyliği
güçlerine karşı kendi gemileri ile
gönderilmiş ve bu Türkmen ordusunu
büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Bu
muharebede Katalan Bölüğü ağır süvari
hücumları ve ok işlemeyen zırhları ile çok
ün yapmıştır. Sonra Roger de Flor
Alaşehir 'e geçmiş ve kaleyi kuşatmaya
alan Karamanoğulları Beyliği güçlerini
büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Sonra
devamlı ganimet toplayarak Toroslarda
Gülek Boğazı 'na kadar ordusu ile
yürümüș; oradan geri dönerek Katalan
Bölüğü'nün ganimetlerinin toplanıp
saklandığı Alaşehir'e gelmiş ve burada
iken gemilerle Avrupa'dan yeni asker
desteği gelmiștir. Katalan Bölüğü ve Roger
de Flor önce karadan Konstantinopolis'e
geri gelmiş; IX. Mikhail Palaiologos'a
destek için Edirne'ye gitmiş ve 1305'de
Edirne'de bir komploya kurban giderek
öldürülmüştür
Katalan Bölüğü ve
Roger de Flor Osmanlı güçleri ile doğrudan
muharebeye girmemekle beraber, Katalan
Bölüğü'nün diğer Anadolu Beylikleri
ordularına karşı 3 değişik büyük
muharebede üstün galibiyet kazandığı ve
giriştiği çok sayıda küçük çarpışmaları da
hiçbir zaman yenilgiye uğramadan galip
bitirdiği Bizans tarihçileri tarafından
bildirilmektedir. Yine Bizans tarihçilerine
göre Roger de Flor ve Katalonya
Bölüğü'nün bu yenilmezlik ünü dolayısı ile
Osmanlı beyliğinin güney Marmara'da
fetihlerinin gelişmesi çok yavaşlamıştır.


1308'de tekrar başlayan fetih akınlarıyla
ilk olarak İznik-İzmit yolu üzerindeki
stratejik Karahisar (Trikokıya) ele geçirildi.
1313'de Osman Bey'e büyük yardımları
dokunan Bizans Harmankaya Tekfuru olan
Mihail Köşes Müslüman olarak Köse Mihal
adını aldı ve fetih akınlarına katılmaya
başladı. 1313-1315 döneminde Sakarya
Nehri vadisinde bulunan Lefke, Mekece,
Akhisar , Geyve , Gölpazarı ve Leblebici
kaleleri ele geçirildi. 

Bu fetihlerden Osmanlı beyliğinin daha
genişlemesini sağlamak için bu yörede en
büyük Bizans şehri olan Bursa'nın ele
geçirilmesi gerekmekteydi. Osman Bey
döneminde emrinde bulunan askeri güçler
bu şehrin büyük kalesini ele geçirmek
yeteneğinde değildiler. Bu nedenle Osman
Bey Bursa'yı abluka almayı tercih etti.
Zaten Bursa uzaktan üç yanından Osmanlı
beylik arazileri ile çevrili hale gelmişti. Bu
şehrin daha yakın ablukaya alınması için
iki küçük "havale hisarı" yaptırdı ve bu
hisarların komutanlığını Osman Bey yeğeni
Aktimur ile kölesi olan Balancık'a verdi



Son yılları ve ölümü
Osman Gazi son yıllarında yaşının
ilerlemesi ve "damla illeti" (yani güt)
yüzünden hastalıklı olduğu için, tarihçilerin
bildirdiklerine göre, beylik idaresini oğlu
olan Orhan Bey'e bırakmıştı. Ancak Osman
Bey'in ne zaman ölüp, Orhan Bey'in ne
zaman beylik idaresini tümüyle eline aldığı
tartışmalıdır. 1320'den sonraki olayların
tarihçilerce anlatımlarında Osman Bey'in
ismi geçmemektedir. 15. yy Osmanlı
tarihçilerinden Ruhi Çelebi 1481 tarıhine
kadar getirdiği Tevarih-i Âli Osman adlı
tarih eserinde Osman Bey'in 1320'de
öldüğünü bildirmektedir. II. Mehmet ve II.
Beyazid döneminde yaşayıp 1502'ye kadar
olanları inceleyen Oruç Bey'in "Tevarih-i
Âli Osman" adlı tarih eserinde ise Osman
Bey'in ölüm tarihi 1327 olarak
verilmektedir. Diğer tarihçiler Osman
Bey'in ölümünü bu iki üç tarih arasında
vermektedirler. Modern tarihçi Necdet
Sakaoğlu;


1320'den sonraki olaylarda Osman
Bey'in adı geçmezken, oğlu Orhan'ın
1324'de bey olduğunu kanıtlayan
belgelerden söz edilir.

deyip Osman Bey'in ölümünün 1324'de
olduğunu ileri sürmektedir.
Osman Bey'in ölüm yerinin nerede olduğu
da tartışmalıdır. Büyük olasılıkla Söğüt'de
ölmüştür. Bazı tarihçiler Bursa'nın onun
ölmesinden önce Osmanlı devleti eline
geçtiğini kabul ederek onun Bursa'da
öldüğünü iddia ederler. Ancak Bursa'nın
Orhan Gazi tarafından kendi beyliği
döneminin başında fethedildiği üzerinde
Osmanlı tarihçilerinin çoğu hemfikirdirler.
Osman Gazi'nin önce Söğüt'te babası
Ertuğrul'un türbesine gömüldüğü ve
Bursa'nın fethinden sonra buradan alınıp
Bursa kalesinde Osmaniye Meydanı'nda
bulunan Gümüşlü Kümbet'e (Aya Elia)
gömüldüğü kabul edilmektedir. [3]
Osman Gazi, babası Ertuğrul Gazi 'den
yaklaşık 4.800 km2 olarak devraldığı
Osmanlı toprağını oğlu Orhan Gazi'ye
16.000 km 2 olarak devrettiği
hesaplanmıştır.


Yenilikler
İlk Osmanlı Parası 1324'de Osman Gazi
tarafından bastırıldı. Bu para bakırdan
oluşuyordu. Adı sikke idi.

Eşleri
1. Malhun Hatun - Kayı Boyu 'ndan Ömer
Bey'in kızı, Orhan Gazi'nin annesi.
2. Bala Hatun - Şeyh Edebali'nin kızı,
Şehzade Alaeddin'in annesi.
Erkek çocukları
1. Orhan Bey
2. Pazarlı Bey
3. Çoban Bey
4. Hamid Bey
5. Alaaddin Bey
6. Melik Bey
7. Savcı Bey
Kız çocukları
1.Fatma Hatun
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol