Türk Kütüphanesi

Buyuk Timur Imparatorlugu (Devleti)

TİMUR DEVLETİ
(1360-1405)
* Kurulduğu yer ve kapladığı alan:
Cengiz İmparatorluğundan sonra, Asyada
kurulan en büyük devlet "Timur Devleti" idi.
Doğuda Orta Asya'yı içine alıyordu. Batıda
Balkanlar, kuzeyde İdil kıyıları, güneyde Hint
okyanusu ve Ganj nehrine kadar uzanıyordu.
Başşehri Semerkant idi...
* Zaman:
Devletin kurucusu olan Timur'un faaliyetleri
1360'dan itibaren bilinmektedir. 1370'de ise
Timur Maveraünnehri ve havalisini eline
geçirip,en kuvvetli kişi olmuştur. Devlet
1405'de Onun ölümüyle parçalandı. Hüseyin
Baykara'nın hakim olduğu Horasan'ın
Özbeklerin istilasına uğramasıyla yıkıldılar.
(1507)
* İnsan:
Timur, Türkleşmiş Barlas-Moğol boyundandı.
Bu boy'un büyüklerinden Taragay (Turgay)
Bey'in oğludur. 9 Nisan 1336'da doğmuştu.
Cengiz neslinden gelmediği için, "Han"
ünvanını alamamış, "Emir" diye anılmıştır.
Cengiz soyundan bir Han'ı şeklen, kukla
olarak seçmiş, fakat bütün yönetim kendinde
kalmıştır.
Timur, savaşlardan birinde kasığından
yaralandığı için topal kaldığından "Aksak
Timur" diye adlandırılmıştır. Mezar
kitabesinde ise Timur soyu Cengiz'le
birleştirilmişse de, bu tartışılmış, kesinlik
kazanmamıştır. 1370'de iş başına geçtiğinde
çevresi ile Türk halkı ve devletini temsil
ediyordu.
* Bayrağı:
Mor renk üzerine, üçgen biçiminde
yerleştirilmiş üç küçük yuvarlak taşımaktadır.
* Siyasi tarihinin önemli olayları:
Timur'un saltanatı sırasında en önemli
münasebetleri batıda Altınordu ve Osmanlı
Devletleriyle olmuştur. Kendisini Cengiz
imparatorluğunun varisi olarak gördüğünden
Altınordu Devletini hükmü altına almak
istiyordu. O sıralarda Toktamış'ın, Hanlığı ele
geçirmesine de yardımlarda bulunmuştu.
Fakat daha sonra Toktamış'la arası açılınca
üst üste yaptığı iki seferle (1391 ve 1395)
Altınordu Devletini çökerttiğini görüyoruz.
Timur, bundan sonra İran'ın zaptına girişti;
İran'da, Cengiz Moğolları soyundan İlhanlı
Devletinin yıkılmasıyla (1335) çeşitli
sülalelerin hakimiyetleri doğmuştu. Bunlardan
en kuvvetlisi olup, Timur'a bağlı olan
Muzafferler sülalesinin hükümdarı Şah
Muzaffer'in ölümünden sonra çıkan
karışıklıklar, Timur'a İran işlerine karışmak
fırsatını verdi. Kanlı ve tahripkar bir fetihle
İran, Timur'un eline geçti.
(1387)
Timur batıya ikinci defa Irak üzerine yaptığı
seferle yürüdü. (1393) Irak hakimi Celayirli
Sultan Ahmet Timur'a karşı Mısır ve
Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf ile bir
ittifak yapmıştı. Fakat Timur'un süratle
hareket edip Bağdat'ı zaptetmesi üzerine,
Celayirli Sultan Ahmet Mısır'a kaçtı.
Timur'un biraz sonra Semerkant'a
dönmesinden yararlanan Mısır Sultanı ise Irak
ve Hazar dolaylarına bir sefer yaparken
Sultan Ahmet de Bağdat'ı geri almıştı. Bu
sıralarda da Timur, Hint seferine çıkmış ve
bol ganimetle dönmüştü.
(1397-1399)
1399larda Mısır Sultanı Berkuk ölmüş,
Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezıt Malatya
çevresini ele geçirmişti. Bu siyasi ortamda
Timur, üçüncü batı seferine çıktı. (Eylül 1399)
Gürcistan'ı alarak, Pasinlere kadar geldi.
Burada, toprakları Osmanlılara katılan
Bey'lerin, kendilerinin Yıldırım'a karşı
korunması ricalarıyla karşılaştı. Karakoyunlu
Yusuf ve Celayirli Sultan Ahmet de Timur'a
karşı Yıldırım'a sığınmışlardı. Timur,
Temmuz 1400'de Erzurum, Erzincan ve Sivas
üzerinden Anadolu'ya girdi. Buradan güneye
dönerek Antep ve Halep önlerine geldi. Bir
Mısır ordusunu yenerek Şam'a ve oradan
Bağdat'a yöneldi. Buraları zaptetti, büyük
tahribat ve ölüm oldu. Böylece Timur,
Osmanlı ve Mısır kuvvetlerinin birleşmelerine
fırsat vermeksizin, Mısır kuvvetlerini yenmiş,
Suriye ve Irak'taki tehlikeleri bertaraf etmişti.
Sivas'a kadar yaptığı harekatla da, Anadoluya
askeri kudretini göstermiş olmaktaydı. Daha
sonra Yıldırım'ın, Mısır'la eski ittifakı
yenileme teşebbüsleri de sonuçsuz kaldı.
Kuzeyde Altınordu, güneyde Mısır
Memlukluları Timur'a yenilince batıda
Osmanlı Devleti siyasi bakımdan
yalnızlaştırılmış oluyordu. Yıldırım Bayezıt'la
Timurar asındaki karşılıklı elçi gönderme
işleri ve mektuplaşmalar da münasebetleri
daima gerginleştirecek biçimde gelişme
göstermiştir.
Timur'un asıl amacı Osmanlı Devletini kendi
nüfuzu altına almaktı. Mektuplaşmalarda
zaman zaman yumuşayan, sertleşen üsluplar
sınır Beylerini kışkırtarak yapılan müdahaleler
hep Yıldırım'ın tepkisini, kuvvetini denemek
içindi.
Timur'un Anadolu seferinde O'na kılavuzluk
edenler Erzincan Emiri Mutahharten ile
Akkoyunlu aşireti reisi Karayölük Osman Bey
idi. Bir ara Yıldırım'ın gönderdiği elçilerle
münasebetler yumuşar gibi görünürken,
Timur bu sefer Yıldırım'ın oğullarından birini
yanına rehin istemişti. Diğer taraftan da
ordusunu Orta Asya'dan getirdiği seçme
askerlerle kuvvetlendiriyordu. Nihayet bu
hazırlıklarını tamamladıktan sonra
Yıldırım'dan, kendisine tabi olmasını istedi.
Yıldırım buna "Şerefimiz ve karşı koyacak
kuvvetimiz vardır; tabi olamayız ve istiklalsiz
yaşamayız." diye cevap verdi.
İki taraf için de artık savaş kaçınılmazdı.
Nisan 1402'de bir kurultay toplayan Timur,
kesin savaş kararını verdi. Avrupanın
Hristiyan ülkeleri de Timur'u Yıldırım'a karşı
savaşa teşvik ediyorlardı. Ceneviz, Kastilya,
Bizans, Fransa krallarının temsilcileriyle
Timur temasta idi. Hatta Fransa Kralına,
Osmanlıya karşı ittifak teklif ediliyordu.
Yıldırım Bayezıt ve Timur ordularının öncü
kuvvetleri Tokat, Sivas mıntıkalarında
karşılaştılarsa da, Timur ihtiyatlı davranarak
burada bir muharebeyi kabullenmeyip, süratle
Kayseri yönüne ilerledi. Timur Ankara
önlerine geldiğinde, kaleyi şiddetle kuşattı ve
Yıldırım yetişmeden düşürmeye çalıştı. Fakat
Osmanlı kuvvetleri çok seri bir hareketle,
Timur'un beklemediği bir yönden, beklemediği
bir zamanda Ankara önlerinde belirdiler. Bu
hale göre Timur bir baskına uğramış
demekti. Kendisi ve askerleri çok tedirgin
oldular. Yıldırım ise, bu durumdan faydalansa
ve derhal taarruz etse idi, zafer kazanabilirdi.
Fakat mertçe bir mücadeleyi arzu ettiğinden,
Timur'a vakit kazandırdı ve O'nun cephesini
düzeltmesine fırsat verdi.
Orduların miktarları hakkında değişik bilgiler
bulunmakla beraber Timur kuvvetleri
160.000, Osmanlı kuvvetleri ise Timur'un
Fetihnamesindeki kayıtlara göre 70.000 idi.
Timur'un ordusu süvari bakımından üstün
olduğu gibi 32 fil de vardı. İki ordunun da
belkemiğini Müslüman-Türk askeri teşkil
ediyordu.
20 (yahut 28) Temmuz 1402 Cuma günü
yapılan savaşta Osmanlı kuvvetleri içten
uğradıkları ihanet sonucu yenildiler; Osmanlı
ordusunun sol kolundaki Kara Tatar'lar Timur
tarafından elde edilmişlerdi ve savaş
sırasında Rumeli askerleri üzerine ok
yağdırarak onların bozulmasına sebep
oldular. Sağ kolda ise, Anadolu beylerine tabi
tımarlı sipahiler Timur tarafına geçerek, bu
kolu da çökerttiler. Merkez kuvvetleriyle
Yıldırım geri çekilmemekte direniyorsa da,
ordu dağılmakta idi. Yıldırım en son çekildiği
Çataltepe mevkiinde, elinde baltası ile
kahramanca çarpıştı, fakat, "artık Bayezıd için
ümit yoktu; müdafilerden sonuncusunun da
üzerine çullanılmıştı. Yıldırım hala ağır bir
harb baltası kullanmakta devam ediyordu. Aç
bir kurt koyun sürüsünü nasıl darmadağın
ederse düşmanı öyle dağıtıyordu; müthiş
baltasının her darbesini öyle vuruyordu ki
ikinci bir darbeye hacet kalmıyordu.."
Nihayet Yıldırım
Bayezıtyakalanarakteslimalındı. Timurise
Ankara zaferini bildirmek üzere Fransa Kralı
VI. Şarl ile İngiltere Kralı IV. Hanri'ye
gönderdiği mektuplarında kendilerinin Niğbolu
savaşında yenemedikleri Osmanlı
hükümdarını yendiğini bildiriyordu.
Timur Ankara savaşından sonra Kütahya,
Konya, Bursa, Akşehir, Karahisar
istikametlerine ordular göndermiş, bütün
Anadoluyu sindirerek yönetimi altına almıştır.
Timur, İzmir'i de Hıristiyanlardan geri almıştı.
Fakat Timurun Rumeliye geçmek için gemi
hazırlamasını emretmesi karşısında, bu
kuvvetin istanbula yöneleceğinden korkan
Bizans İmparatoru Manuel, Timur'a itaatini
arzederek vergi vermeyi kabul etmiş, birçok
altın ve hediyeler sunmuştur. Mısır ve
Suriyeye sahip olan Memluk Sultanı Ferec de
Timur'un hakimiyetini kabul etmiştir.
Anadoluda sekiz ay kalan Timur, Osmanlı
Devletini dağıtıp, karışıklık içinde bıraktıkdan
sonra Mart 1403'de dönüş hazırlıklarına
başladı. Ordusunu üç kola ayırarak,
Anadoluyu yeni baştan tarayıp 10 Temmuz
1404'deSemerkant'a döndü.
Timur, büyük Çin seferine giderken, 18 Şubat
1405'de Otrar şehrinde öldü. O'nun
ölümünden sonra bu büyük imparatorluk
oğulları ve torunları arasında parçalandı.
Torunu Muhammet (Cihangir'in oğlu)
başkentte taht'a çıktı. Diğer torunları (Ömer
Şeyh'in oğulları) Pir Muhammet ile İskender
Fars ve Irak-ı Acemde, üçüncü oğlu Miran
Şahlrak-ı Arap ve Azerbaycanda, en küçük
oğlu Şahruh ise Horasan'da yerleştiler.
Bunlardan Şahruh Maveraünnehr, isfehan,
Azerbaycan ve Fars'ı hakimiyeti altına aldı.
Şahruh'un oğlu da Uluğ Bey idi.
Timur oğullarının birbirleriyle ve Kara-
Koyunlular, Ak-Koyunlularla yaptıkları
mücadelelerde siyasi hayatları sona erdi.
Bunlardan yalnız Hüseyin Baykara ve oğlu
1507'ye kadar Horasanda futundular.
Timuroğullarından Babür'ün Hindistanda
kurduğu devlet ise XIX.y'ın ikinci yarısına
kadar yaşadı.
* Türk tarihindeki önemi: Timur askeri
faaliyetleriyle Türk tarihinde kötü birrol
oynamıştır. Ankara Savaşıyla, Osmanlı
Devletinin parçalanmasına sebep olmuş, batı
fütühatını en az yarım yüzyıl geciktirmiştir.
Sonra bu devlet yeniden birliğini ve eski
kudretini kazanmıştır ama iki büyük seferle
çökerttiği Altınordu Devleti kendini bir daha
doğrultamamıştı... Timur'un Anadolu seferi
yalnız askeri bir faaliyet olarak kalmamış,
büyük tahribat ve kan dökmenin yanında
Anadolunun sosyal nizamı ve medeni çehresi
sarsılmıştır. Bilhassa doğu Anadoluda
asayişsizlik, çetecilik her yeri sarmıştır.
Kuzeyde Altınordu Devletini yıktıktan sonra
da Timur, burada sürekli bir kudret olarak
kalmamış, bu durum ancak Moskova
Rusyasının işine yaramıştır. Ruslar doğuda ve
güneyde kolaylıkla yayılmışlar ve
büyümüşlerdir.
Timur'un bu askeri faaliyetleri belki şu
bakımdan müspet değerlendirilebilir; O
böylelikle cihan şümul Türk Devletini
gerçekleştirmiştir Fakat hem Osmanlıyı, hem
Altınorduyu yenip, çekilirken geride tahribat
ve kargaşa bırakmıştır. Bununla beraber
oğulları ve torunları zamanında ilim ve imar
faaliyetleri artmıştır.
Timur, fetihleri sırasında, o ülkenin alim ve
sanatkarlarını Semerkant ve Keş gibi şehirleri
imar etmek üzere Mavveraünnehr'e davet
ediyordu. Keş şehirden bir kaç kilometre
uzaklıktaki AkSaray, çoğunlukla elçilerin
kabul edildiği Dilküşa sarayı Yesi'deki (Ahmet
Yesevi'nin kabri üzerinde) büyük imaret,
Semarkanttaki caddeler ve çarşı, Semarkant
Camii, Gök-Saray ve 1398 yılında
tamamlanan Taht-ı Karaca Sarayı Timur
zamanının bazı imar faaliyetleridir.
Timur'un oğulları ve torunları zamanında da
bu ilim ve imar faaliyetleri sürmüştür.
Astronom Uluğ Bey, Timurun torunu idi. Yine
Timurlulardan Hüseyin Baykara edebiyatçı
idi. Avrupada "Timurlu Rönesans"ı tabirinin
çıkması da yine bu devrin bilhassa mimari
faaliyetleri bakımından fikir vericidir.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol