Türk Kütüphanesi

Avrupa Hun Imparatorlugu

Avrupa Hun
İmparatorluğu
Avrupa Hun
İmparatorluğu, Orta Asyada varlığını yitirerek
Batıya doğru göç ederek Hazar bölgesinde
toplanan Hun kütlelerinin bölgede
çoğalmasıyla ortaya çıkan, varolduğu kısa
dönemde Tarihe silinmeyecek izler bırakmış
ve diğer büyük Türk imparatorluklarının
temelini oluşturmuş önemli bir devlet
olmuştur.
Avrupa Hunlarının tarih sahnesine çıkışları,
dünya literatüründe farklı bir öneme daha
sahiptir. Avrupa Hunları, Hazar denizinden
Avrupaya doğru ilerlemeden önce, Avrupadaki
demografik yapı bugünküne göre çok daha
belirsizdi. Avrupa kıtası Roma
İmparatorluğundan ve İmparatorluğa dahil
olmayan Barbar kavimlerden oluşuyordu. Bu
barbar kavimler bir imparatorluk seviyesine
ulaşmamış, ancak bulundukları topraklarıda
Roma’nın yönetimine bırakmamışlardır.
Yaşayış şekilleri ve kültürel değerlerinin çok
zayıf olması nedeniyle bu topluluklardan
Barbar kavimler olarak bahsedilir. Bu barbar
kavimler, bugün Avrupa kıtasında bulunan
ülkelerin atalarıdırlar. Hunların Avrupaya
ilerlemeleriyle bölgedeki demografik yapı
önemli ölçüde etkilendi. Hunlardan önce
Kafkaslara kadar uzanan bu barbar kavimler,
Hunların Tuna nehrini aşarak Avrupayı
otoritesi altına almaya başlamasıyla bu
barbar kavimler Avrupanın içlerine doğru
ilerleyerek Roma ile karşı karşıya gelmiştir.
Bu barbar kavimlerin Roma üzerindeki
baskıları sonucunda Roma ikiye bölünmüş,
varoluş mücadelesine giren barbar kavimler,
zamanla kendi yönetimlerini oluşturmuştur.
Tarih, bu dönemi Kavimler göçü olarak
kaydetmiştir. Bu süreç, Hunların Avrupaya
girmesinde başlar, Avrupa Hun
İmparatorluğunun yıkılmasıyla neticelenir.
Günümüz dünyasındaki medeni Avrupa
ülkeleri, bugünki varlıklarını “Barbar Türkler”
olarak telafuz ettikleri Avrupa Hunlarına
borçludurlar diyebiliriz.
Avrupa Hunlarının Tarih Sahnesine Çıkışı
(352)
Önce Doğu ve Batı, daha sonrada Kuzey ve
Güney olarak ikiye bölünen Büyük Hun
İmparatorluğunun Orta Asyada varlığını
yitirmeye başlamasıyla batıya doğru göç eden
Hun toplulukları Hazar gölü çevresinde
yoğunlaşmıştı. M.Ö. 36 yılında başlayıp, M.S.
300 lü yıllara kadar devam eden bu göç
hareketiyle Bu bölgede yaklaşık 300 yıl
boyunca yaşayan Hun toplulukları, zamanla
bölgeye hakim bir güç haline geldi. Büyük
Hun İmparatorluğu döneminde devletçilik
vasfı kazanan Hun Türkleri, bu vasıflarını
bulundukları bölgeye de taşıyarak zamanla
güçlerini birleştirerek yeni bir imparatorluk
kurmaya doğru ilerlediler.
Günümüz literatüründe Avrupa Hun
İmparatorluğunun kuruluşu 374 olarak geçer.
Bu bilgiye Avrupa kaynaklarından ulaşıyoruz.
Oysaki bu kaynaklar 374 yılında, Hunların
Gotları yenilgiye uğratmasından bahseder.
Zamanla yapılan araştırmalar Avrupa
Hunlarının ilk hakanının “Kama Tarkan”
olduğunu ortaya çıkartmıştır. Kama Tarkan,
bölgedeki Hun topluluklarını yönetimi altında
toplayarak 352 yılında Avrupa Hun
İmparatorluğunu fiilen kurdu ve yönetimi 370
yılına kadar elinde bulundurarak Hazar ve
çevresinde önemli bir güç haline gelerek
hakimiyet alanını batıya doğru ilerletti. Geçen
18 yıl, Hazar bölgesinde yaşayan Hun
Türklerinin teşkilatlanmasını ve Devlet
düzenine geçmesini sağladı.
Balamir Dönemi (370-378)
Balamir, Kama Tarkan’ın ölümüyle yönetime
geçti. (Kama Tarkan’ın oğlu olduğu kesin
değildir) Yönetime geçmesiyle Batıya doğru
ilerlemeye başladı ve bölgede bulunan Alan
ülkesini ele geçirdi. Avrupa menşeili Tarih
kaynakları Bledanın 374 yılında İdil nehri
kıyılarında görüldüğünü kayıt etmiştir. Bu
dönemde bölgede, imparatorluk niteliği
taşımayan ancak kalabalık ve güçlü barbar
kavimler bulunuyordu. Bugünki pek çok
Avrupa ülkesinin atası ola bu barbar kavimler
zaman zaman Roma imparatorluklarının
sınırlarını zorlayarak bölgedeki varlıklarını
devam ettiriyorlardı. Balamir, İdil nehrini
geçerek bu bölgede bulunan Gotlara baskı
kurmaya başladı. Gotlarla İlk savaş 375
yılında gerçekleşti. Savaşı kazanan Balamir,
Gotları Avrupanın içlerine, Romaya doğru
ilerlemelerini sağladı. Kavimler Göçü olarak
tarihe geçen süreç bu savaşla başlamıştır.
Balamir döneminde Hunlar, hakimiyet
alanlarını genişleterek Avrupaya doğru
ilerlediler.
Alipbi Dönemi (378-390)
Avrupalıların “Baltazar” ünvanı verdiği Alipbi,
Balamir’in ölümünden sonra yönetime geçti.
Alipbi’nin yönetimiyle Hunlar Balkanlara
doğru ilerleyerek hakimiyet alanını giderek
genişletmeye başladı. Aynı yıl Tuna nehrini
geçerek Trakyaya kadar ilerledi. Bu
ilerleyişinde Romadan herhangi bir direniş
görmedi. Hunların ilerlemesiyle zor durumda
kalan barbar kavimler, Hunlarla mücadele
etmek yerine Romanın üzerine gitmeyi
yeğelediler. İlerleyen yıllarda da Roma, barbar
kavimlerin saldırılarıyla uğraşırken Hunlar
bölgedeki hakimiyetlerini güçlendirdiler.
Uldız Dönemi (390-412)
Alipbi’nin ölümüyle tahta Uldız geçti. Uldız,
yönetime geçtiği dönemde Karpat dağlarını
aşarak bugünki Macaristana kadar ulaştı. I.
Theodosius’un 395 de ölmesiyle Roma Doğu
ve Batı olarak ikiye bölündü. Theodosius
Roma’yı tek başına yöneten son hükümdar
olmuştu. Romanın ikiye bölünmesiyle Uldız
Trakya ve Balkanlar üzerine yürüdü. Aynı
dönemde, bir diğer koldanda Bugünki
Şanlıurfa ve Lübnana kadar hızla ilerleyip
akdenize ulaştı. Aslında bu nedenle Türklerin
Anadoluya ilk girişi 395 dir. Uldız Akdenize
kadar ulaştı ancak Kısa bir süre sonra
birliklerini Karadenize geri çekti.
Avrupa Hunlarının dış politikası Uldız
zamanında şekillendi. Bölgedeki barbar
kavimlere karşı Romayla iyi ilişkiler
kurulmaya başlandı. Zira bu kavimler
düzensiz ve barbarca yaşıyorlar bu nedenle
kontrol altında tutulamıyorlardı.
Hunlar, Tuna boylarına ilerledikçe barbar
kavimlerde Roma sınırlarını zorlamaya
başladılar. Bu baskılarla zor durumda kalan
Batı roma, Uldızdan yardım istedi. Hunlar ile
Radagais komutasındaki barbar kavimler 406
yılında, bugünki floransa bölgesinde karşı
karşıya geldiler. Uldız, savaşı kazanarak
Radagais’i esir aldı ve Batı Roma tarafından
idam edildi.
Batı Roma ile iyi ilişkiler içerisinde olan
Uldız, Doğu Romayla mücadele halindeydi.
409 yılında Tunayı geçerek Doğu Romayı
baskı altına almaya başladı. Uldız, Doğu
Romanın gönderdiği elçiye “Güneşin Battığı
Yere Kadar Her Yeri Zaptedebilirim” diyerek
meydan okuduğu tarih kaynaklarında
geçmektedir.
Karaton Dönemi (412-422)
Karaton, Uldız’dan siyasi istikameti
belirlenmiş, taşları yerine oturmuş bir
imparatorluk devraldı. Batı Roma ile iyi
ilişkiler kurulmaya başlanmıştı. Bu
doğrultuda Batı Romanın üzerine çok fazla
gidilmiyordu. Bu iyi ilişkiler Doğu Roma için
geçerli değildi. Ancak Karaton döneminde
Doğu Romanında fazlaca üzerine gidilmedi.
Karaton 10 Yıl kadar yönetimi elinde
bulundurdu. Bu süre zarfında Karadeniz
bölgesinde Hun varlığını sağlamlaştırarak
bölgedeki teşkilatlanmayı güçlendirdi.
Karaton döneminde fazlaca önemli gelişmeler
ortaya çıkmadı. Karaton dönemi, Avrupa
Hunları için durgun sayılabilecek bir dönem
olmuştur.
Rua Dönemi (422-434)
Karatonun ölümünden sonra Hunların
yönetimi hükümdar ailesince ortak yönetildi.
Kardeş olan Rua, Muncuk, Aybars, Oktar
ülkeyi birlikte yönettiler. Rua devletin başına
geçti. Doğu kanadını Aybars, batı kanadını ise
Oktar yönetti. Muncuk ise kısa bir süre sonra
öldü.
Rua döneminde Doğu Roma’nın Hunlar
üzerinde bazı beşinci kol faaliyetleri başladı.
Doğu Roma imparatoru II. Theodosius,
Hunlara bağlı olan barbar kavimleri
kışkırtmaya ve Hun birliğinden ayırmaya
çalışıyordu. Casusların yaklanması ve Doğu
Romanın faaliyetlerinin ortaya çıkması
üzerine Rua Doğu Romanın üzerine yürüyerek
önemli bir savaş kazandı. Bu savaş
sonrasında Doğu Roma ilk kez Vergiye
bağlandı. Uldız döneminde iyi ilişkiler içine
girilen Batı Roma ile Rua dönemindede iyi
ilişkiler devam ettirildi. Rua döneminde Batı
Roma’da iç karışıklıklar ortaya çıkmıştı. Bu
durumdan faydalanmak isteyen Doğu Roman
imparatoru II. Theodosius, ordularını Batı
Roma’ya gönderdi. Batı Roma’nın Rua’dan
yardım istemesiyle, Rua güçlerini Batı
Roma’ya gönderdi. II. Theodosius’un ordusu
Hunları karşısına almak istemedi ve geri
döndü. Takip eden yıllarda Doğu Roma,
Hunlara bağlı kabileleri kışkırtmaya devam
etti. Rua bunun üzerine Doğu Romalı
tüccarların Hun toprakları içine girmesini de
yasakladı.
Attila Dönemi (434-453)
434 yılında, Rua’nın ölümüyle yönetim,
Rua’nın kardeşi Muncuk’un iki oğluna kaldı.
Bleda ve kardeşi Attila, bu dönemde
imparatorluğun yönetimine geçtiler. Yaşça
büyük olması nedeniyle yönetim Bleda daydı.
Ancak Bleda, yeteri kadar varlık gösteremedi.
Savaşlarda başarısız sonuçlar alması
nedeniyle genellikle savaşları Attila
yönetiyordu. Zamanla Attila, Ağabeyi
Bledanın başarısız idaresi ve katıldığı
savaşlarda varlık gösterememesi nedeniyle
kardeşi Attila ile mücadeleye girdi.
İmparatorluk 10 yıl kadar bu şekilde yönetildi.
Ancak Attila, 445 yılında ağabeyi Bledayı
öldürerek yönetimi tek başına eline aldı.
Attila’nın amacı, hem Doğu hem Batı Romayı
egemenliği altına almaktı. Uldız döneminden
bu yana Batı Roma ile iyi ilişkiler içine
girilmişti. Ancak Attila, bu şekilde devam
etmeyecekti.
Doğu Roma ile ilişkiler zaten kötüydü. Daha
önce Doğu Roma üzerine birkaç kez
yürünmüş ve baskı altına alınmıştı. Doğu
Roma halen Hunlara vergi ödüyordu. Ancak
Doğu Roma’nın Hunlar üzerindeki oyunları
halen devam ediyordu. Ruanın ölümünden
hemen sonra Attila, Doğu Romanın üzerine
yürüdü ve savaşı kazanarak Margos
antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla vergi
iki katına çıkartıldı.
Doğu Roma, antlaşmayı imzalasada
antlaşmanın şartlarına uymuyordu. Bunun
üzerine Attila, 441 yılında tekrar Doğu
Roma’nın üzerine yürüdü. Trakyaya kadar
ilerledi ve vergi üç katına çıkartıldı. Böylelikle
Balkanlar yoluda açılmış oldu.
Doğu Roma, Hunlara karşı faaliyetlerine
devam etti. Yine antlaşmaya aykırı hareket
ederek Hunlara bağlı kavimleri isyana teşvik
etti. Ticaret kurallarını çiğneyerek tüccarlarını
Hun topraklarına gönderdi. Attila, bu kez
Doğu Romanın üzerine iki koldan saldırıya
geçti (447). Bi kolu Yunanistandan girerek
Tselya’ya kadar ilerledi. Diğer koldan Sofya,
Lüleburgaz, Flibe şehirlerini ele geçirdi.
Bugünki Büyük Çekmece yakınlarına kadar
ulaştı. Bu ilerleyişten sonra Doğu Roma
tekrar barış istedi. Antolyos antlaşması
imzalandı ve vergi üç katına çıkartıldı, savaş
tazminatı ödetildi ve Tunanın güneyindeki
bölge Doğu Roma askerlerinden arındırıldı.
Attila, yılında Batı Roma imparatorunun
kızıyla evlendi (451). Karısının çeyizi olarak
Batı Roma topraklarının yarısını istedi. Bunun
üzerine Batı Roma ve Hun İmparatorluğu
büyük bir savaşa girdi. Attila ordularını, Batı
Romanın asker deposu olarak görülen
Galya’ya gönderdi. Attila buraya 200 bin
kişilik bir orduyla geldi. Ordunun 100 Bin’i
Hunlardan, 100 Bin’i kendisine bağlı
kavimlerden oluşuyordu. Batı Roma’da denk
bir kuvvetle savaşa katıldı. Ordular Katalon
ovasında karşı karşıya geldiler. Savaş 24
saat sürdü. İki tarafta çok ağır kayıplar
verdiler. Buna rağmen savaş henüz
sonuçlanmamıştı. Ancak Batı Roma Askerleri,
aynı gece askerlerini geri çekti ve yenilgiyi
kabul etti. Attila, Galyayı işkal ederek
yenilmezliğini tüm dünyaya kabul ettirmişti
artık.
Attilanın amacı Doğu Romayı tamamen
kendisine bağlamaktı. Kesin sonuç almak için
452 yılında bir sefer daha düzenledi.
Romanın artık karşı koyacak gücü yoktu.
Attila, ordusuyla Alpleri aşarak Po ovasına
indi ve İtalyanın kuzey kentlerini ele geçirerek
Roma önüne kadar ilerledi. Papa 2. Leo,
Attilanın huzuruna çıkarak Attilanın romaya
zaten hakim olduğunu söyleyerek
Hristiyanlığın merkezi olarak kabul edilen
Roma’nın yıkılmamasını talep etti. Bu
dönemde bölgede Veba salgını sorunu vardı.
Attila bu seferle Doğu Romayı egemenliği
altına almış oldu. Bölgedeki Veba salgını
nedeniyle daha fazla ilerlemedi ve vergiyi
arttırarak geri döndü.
Attila, 453 yılında şüpheli bir şekilde öldü.
Bazı tarih kaynakları Attilanın karısı
tarafından zehirlendiğini ifade eder.
İlek Dönemi (453-455)
Attilanın 3 oğlu bulunuyordu. İlek, Dengizik,
İrnek. Attilanın ölümüyle yönetime, en büyük
oğlu İlek geçti. Ancak diğer kardeşlerle
arasında saltanat mücadelesi yaşandı. Bu
mücadele Hunları iç karışıklıklara ve
yönetimde zafiyetler yaşanmasına sebep
oldu. Bu iç karışıklıklar nedeniyle, Hunlara
bağlı olan kavimler Hun idaresinden ayrıldı.
Bugünkü Avrupa ülkelerinin ataları olan bu
kavimler, Hunlardan ayrıldıktan sonra bölgede
kendi yönetimlerini oluşturup Avrupanın
bugünkü demografik yapısının alt yapısını
oluşturdular.
İlek döneminde, ilk ağır yenilgi alındı. Hunlar
Nadao savaşında yenilgiye uğradılar. Bu
yenilgiden sonra Hunlardaki iç karışıklıklar
dahada arttı.
Bugünkü Almanların ataları olan Germenler,
İlek dönemine kadar Hunlara bağlı bir kavim
olarak yaşıyorlardı. İmparatorluk içerisinde
sorunların yaşanmasıyla Germenlerde isyan
ettiler. İlek, bu isyanı bastırmak için
Germenlerle girdiği mücadelede öldü.
Dengizik Dönemi (455-469)
Yönetimi İlek’den devralan Dengizik,
imparatorluğu 14 yıl yönetti. Ancak yönetimi
başarılı olamadı. Hunlar zayıflamaya ve
küçülmeye başladı. Hem Roma, hem
Hunlardan ayrılan kavimler bölgede
güçlenmeye ve söz sahibi olmaya başladılar.
Dengizik’de, Doğu Roma ile girdiği savaşta
öldü.
Tarih kaynaklarında Dengizik’in ölümü,
Avrupa Hunlarının yıkılışı olarak kabul edilir.
Avrupa Hun İmparatorluğunun Dağılması
Dengizikten sonra Hun imparatorluğu
yönetilemez duruma geldi. Hem İmparatorluk
gücü çok zayıfladı, hemde daha önce Hunlara
bağlı kavimler isyan ederek ayrı bir güç
olarak Hunların düşmanı haline geldi. Bunun
üzerine, Attilanın en küçük oğlu olan İrnek,
Hun kabileleriyle birlikte bugünki Karadenizin
kuzeyine doğru çekildi. İmparatorluk yıkılmıştı
ancak bölgedeki Hun varlığı devam etti.
İrnek’den sonra Hun kabileleri Tingiz,
Belkermek, Çuraş, Tarya, Buyan ve Çelbir
tarafından yönetildi.
Avrupa Hun İmparatorluğu yıkılmıştı ancak
Hunlar yokolmadı. Karadenizin kuzeyinden
yayılarak kabileler halinde varlığını devam
ettirdi. Bugün dahi Avrupa’da, Kafkaslarda,
Balkanlarda, Kırımda Türk izlerine
rastlamaktayız.
İmparatorluğun yıkılmasıyla Bölgedeki
Hunların bir kısmı Karadenizin kuzeyinde
varlığını devam ettirdi. Bir kısmı Hazara
dönmek için Kafkaslara doğru ilerledi, bir
kısmı bölgede oluşmaya başlayan diğer bir
güç olan Avarlara katıldı, bi kısmı ise güneye
doğru inerek balkanlara yayıldı.
Balkanlara yayıyan Hunlar, bugünkü
Bulgaristanın temelini oluşturmuşlardır.
Bulgar sözcüğü Türkçe bir ifade olan
Bulgamaktan (Dağılmak, yayılmak)
gelmektedir.
Karadenizin Kuzey bölgesinde varlığını
sürdüren Hunların bir kısmı Karpat dağları ve
çevresine ilerleyerek bugünkü Macaristanın
temelini oluşturdular. Zira Macaristanın ismi
olan Hungary, Avrupa Hun İmparatorluğundan
miras kalmıştır. Bugün Macaristanda halen
Türk kültürünün izlerine rastlamak
mümkündür. Özellikle Gagağuz (Gökoğuz)
lar Türk olduklarının ve Attilanın torunları
olduklarının farkındadırlar. Karadenizi terk
etmeyen Hunlar ise bölgede kaldılar. Bu
kabilelerde Kırım Türklerinin atalarıdırlar.
Bölgedeki Hunların önemli bir kısmı Hazara
dönmek üzere Kafkaslara doğru çekildiler. Bu
topluluk Kafkaslardaki diğer toplumlara
karışarak asimile olsalarda bazı kabilelerin
varlıklarını uzun süre korudukları tarih
kaynaklarında geçmektedir.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol